ENİS BERBEROĞLU
Enis Berberoğlu;
Kendisini Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olduğu dönemden tanırım.
Seğmenler parkında sabahları spor yaparken karşılaşırdık.
Türkiye’nin o dönem en büyük ve en yüksek tirajlı gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni olmasına rağmen oldukça mütevazı, naif ve ülkesini seven vakur bir insandı.
Daha sonra Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekili seçildi.
Aynı mütevazı ve hoşgörüsü milletvekilliği döneminde de devam etti.
Onu tanıyanlar da eminim benim gibi düşünmektedir.
Daha sonra MİT tırları davası dosyasında“siyasi ve askeri casusluk maksadıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklama”suçundan 25 yıl hapis cezasına çarptırılarak tutuklandı.
İtiraz üzerine ise Enis Berberoğlu’nun cezası 5 yıl 10 aya düşürülmüştü.
Bunun üzerine Yargıtay 16. Ceza dairesi CHP İstanbul MilletvekiliEnis Berberoğlu’nun cezasını onadı ve milletvekilliği sona erinceye kadar Berberoğlu’nun cezasının infazının durdurulmasına ve salıverilmesine karar verdi.
Berberoğlu kişisel başvuru hakkını kullanarak anayasa mahkemesine başvurdu.
Anayasa Mahkemesi Enis Berberoğlu’na verilen cezada“hak ihlali”olduğuna oy birliği ile karar verdi.
Yerel mahkemenin yapması gereken şey, Anayasa Mahkemesinin kararına uymaktı.
Anayasa Mahkemesi en üst mahkemedir veyargının hepsinin üzerinde bir konumdadır.
Verdiği kararlar kesin ve katidir.
Ancak İstanbul 14. Ağır ceza mahkemesi anayasa mahkemesinin kararına uymak yerine “yeninden yargılanmasına yer olmadığına” karar verdi.
- ağır ceza mahkemesi yapılan itiraza, “karar verilmesine yer olmadığına” hükmetmiş vedosya tekrar 14. Ağır ceza mahkemesine gönderildi.
Bundan sonra ne olacak?
İtirazlar bir üst mahkemeye devam edecek.
Sonunda Enis Berberoğlu elbette beraat edecek. Çünkü biliyorum ki Berberoğlu suçsuzdur.
Burada yapılmak istenen şey muhalif gazetecilere gözdağı vermektir.
Gözdağı verelim derken, insanların tarafsız yargıya olan inançları yok edilmektedir.
Bu davada zarar gören sadece Berberoğlu değildir.
En büyük zarar ülkenin bağımsız yargısına verilmektedir.
İnsanlar gider, hükümetler gider, bakanlar, başbakanlar ve cumhurbaşkanları gider, ancak devlet her zaman yerinde kalır.
İnsanlara gözdağı vermek için devlete bu kadar zarar vermemek gerekir.
Zira baki olan insanoğlu değil; devlettir.
Şeyh Edebali’nin, Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi’ye dediği gibi; “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın”
Eline ağzına sağlık. Aynen ifade ettiğiniz gibi anayasa mahkemesi kararları nihai karar olup bağlayıcıdır. Bugün anayasa mahkemesi kararlarına uymayanlar, yarın anayasa mahkemesince yargılanacakları unutmasınlar.
Yasa, toplumsal düzeni sağlamak için vardır. Yasalar bizzat yasa koyucular tarafından yok sayıldığında toplumsal düzen bozulur, Yasal güvence ortadan kalkar ve sonu başıbozukluk, Anarşidir.